The Notebook Film İncelemesi

Yayın Tarihi: 20 Mayıs 2004
Yönetmen: Nick Cassavetes
Yapımcı: Toby Emmerich, Mark Johnson
Senarist: Jeremy Leven, Jan Sardi, Nicholas Sparks
Oyuncular: Ryan Gossling, Rachel McAdams, James Garner, Gena Rowlands
Konu: Sararmış bir not defterinden anlatılan ve yıllar önceden kopup gelen bir aşk hikayesi. 40'lı yıllarda ABD, Kuzey Karolayna'daki sahil kasabası Seabrook'a genç bir kız gelir. Ailesiyle geçireceği sakin bir yazı hayal eden Allie bir karnavalda tanıştığı Noah'la yakınlaşır. Noah kızı gördüğü anda hayatını birleştirmesi gereken insan olduğunu anlar.Genç kız zengin bir ailen geldiği ve delikanlı da değirmende çalışan bir işçi olduğu halde geleceği hiç düşünmeden rüya gibi bir yaz geçirirler ve iyice aşık olurlar. II. Dünya Savaşı'nın kızıştığı bir dönemde hayat, aşıkları ayırıverir. Sevdiği kızı aklından hiç çıkarmamış olan Noah savaştan döner. Oysa Allie gönüllü olarak çalıştığı bir askeri hastanede tanıştığı Lon ile evlenmek üzeredir. (Kaynak: sinemalar)

   Aslında The Notebook biraz ön yargıyla yaklaştığım bir filmdi. Çünkü herkes izlerken salya sümük ağladığından bahsediyordu ve ben sadece aşk odaklı filmlerden pek haz almıyordum. Yani bu filmi izleyene kadar ben öyle sanıyordum.



   Film hakkında öncelikle şunu söylemeliyim ki, çok eski olmamakla beraber yine de eski sayılabilecek bu film teknik bakımdan kusursuzdu ve aşk hiç de öyle romantik filmlerin genelinde işlendiği gibi yapma değildi. Aksine çok gerçekçiydi. Sanki tartışmalar, dolaşmalar, şakalaşmalar günlük hayattan seçilmişti. Zaten benim iki saat boyunca yeri gelince gülmeme, yeri gelince anlatıldığı gibi salya sümük olmasa da ağlamama yaratılan bu sebep olmuştu. Çünkü Noah ve Allie'nin yaşlanmış halleri de gençlik halleri kadar güzel canlandırılmıştı ve filmi izlerken neden ağlamadığımı sorguladığım sıralarda karşıma çıkan, filmin en can alıcı sahnesi olma özelliği taşıyan sahnenin başrolleri de bu iki insandı.
   Finalde de Allie'nin sonunda Noah'ı hatırlaması ve beraber yatarken sonsuz bir uykuya dalmaları beni çok mutlu etti. Evet, ölmüş olabilirlerdi ama hayatlarının son dakikasında birbirlerini tanıyorlardı ve aralarına artık hiçbir ayrılık giremezdi. Mutlu son asıl bu demek olsa gerekti.

Ve işte karşınızda Not Defteri'nin fragmanı:





Yorumlar